Top Social

Fetih 1453...

2/29/2012
Pazar günkü yazımda Fetih 1453'ü izlemeye gideceğimizi söylemiş ve filmle ilgili fikrimi sizinle paylaşacağımı yazmıştım. Özetle şunu söyleyeyim, genel olarak etkileyici bir film ancak detaya girildiğinde çok fazla eksik olduğu tartışılmaz.

Ben tamamen beklentisiz bir şekilde gittim filme, hatta eşim izlemek istemese muhtemelen gidip izlemezdim, nedense çok merak ettiğim bir film değildi. Pişman oldun mu derseniz hayır olmadım ama iyi ki gitmişim ne süper filmdi de diyemem. Tam anlamıyla nötr durumdayım.

Öncelikle film 3 saat sürüyor, hayatımda ilk defa sinemada 2 ara verilen bir film izledim. İlginçti gerçekten. Filmin ilk yarısı inanılmaz sıkıldım. Bir şeyler anlatmaya çalışmakla birlikte nasıl anlatacaklarını pek becerememişler. Kopuk kopuk her biri 3-5 dk lık sahnelerden oluşan 1 saat öyle geçti. Diyaloglar korkunç yetersiz, akıcılıktan ve doğallıktan uzak. Laf olsun diye yazılmış sanki. Sabah içtiğim alerji hapının etkisi de olsa gerek bir ara uykuya dalmamak için epey direndim.

Şarap Açmayı Eğlenceye Dönüştüren Alet

2/28/2012
şarjlı şarap açacağıGeçtiğimiz Pazar günü arkadaşlarla bizde toplandığımızdan bahsetmiştim. Pastalar börekler yendi, çaylar içildi. Muhabbet güzel olunca geceye şarapla devam edelim dedik. Tirbuşon nerde falan derken aklıma dolapta duran ve daha önce kullanma fırsatı bulamadığım Homend Şarjlı Şarap Açacağı geldi. 

Şimdi diyceksiniz ki madem kullanmıyorsun ne işi var sende bu aletin. Şöyle ki; yılbaşından bir iki hafta önce Benim Günlerim blogunun sahibi sevgili Berna sitesinde bir çekiliş düzenledi. Benim katıldığım ilk blog çekilişiydi bu. Kahvaltı için değişik öneriler yollamamız gerekiyordu. Ben de pancake tarifimle katıldım. Ve çekiliş sonucunda ben kazandım, ödülüm Homend Wineup 2201 Şarjlı Şarap Açacağı'ydı.

Biz çok fazla şarap tüketen bir çift değiliz aslında, ama yine de arada bir canımız istediğinde bir türlü düzgün şekilde çıkmaz o lanet mantar. Ya parçalanır, ya içine itmek zorunda kalırız falan. (tamam bizim elimizdeki tirbüşonda da problem olabilir ya da biz beceriksizizdir) Sonuç olarak bende stres yaratıyordu şarap açma olayı. 

Güneşli Bir Pazar Gününün Mutluluğu

2/26/2012
beaches,females,leisure,oceans,people,Photographs,Photos.com,relaxation,suns,sunshine,vacations,winds,womenGüneşli bir güne uyanmak kadar mutluluk verici bir şey olabilir mi hele ki o gün Pazar günüyse. Ben sanırım enerjimi güneşten alıyorum, soğuk bile olsa (ki asla tercihim değil) yine de güneş varsa bir nebze daha mutlu oluyorum. 

Bir de dünden kalma bir mutluluk var üzerimde; 2001 yılında mezun oldum üniversiteden, çok güzel bir arkadaş grubumuz vardı, araya 10 yıl girdi ama biz hiç kopmadık birbirimizden. Şimdi eşlerimiz ve aramıza katılan miniklerle buluşup görüşmeye devam ediyoruz. Dün gece de bizdeydik yaklaşık 12 kişi, yedik içtik, eğlendik. İnsanın yaşı ilerledikçe daha da bir önemli oluyor dostluklar, yıllardır biriktirilen anılar daha bir bağlıyor insanı birbirine. Yıllar geçtikçe konular da değişiyor, dersler, sınavlar derken, okul bitti iş güç konuşur olduk biraraya geldikçe, sonra aşklar, evlilikler, düğünler geldi. Şimdi de çocuklu olmanın dertleri, güzellikleri konuşuluyor. Sürekli değişen gündem değişmeyen dostluklar. İyi ki varsınız hepiniz...

Bugün maalesef bloga fazla vakit ayıramıycam, kendimi bir an önce dışarı atmayı planlıyorum. Akşamüstü sinemada yerimizi ayırttık Fetih 1453'ü  izliycez. (Ben pek ümitli değilim filmden ama izlemeden olmaz bir gidip görelim) İzledikten sonra fikirlerimiz bizzat bildiricem :)

Hadi siz de çıkın dışarı atın kendinizi, önümüzdeki hafta yine kar geliyormuş, biraz güneş enerjisi depolamak lazım :)

Mayonezli Patates Salatası

2/20/2012
mayonezli patates salatası

Geçen akşam yemek yerken aklıma geldi, patates olmasaydı napardık diye düşündüm. Ben şahsen mutfağımda çok fazla kullanıyorum patatesi. Çeşit çeşit salatalar yapıyorum yemeklerin yanına, fırında kremalısı, baharatlısı, haftasonları omleti derken haftanın en az 3 gününde patates bir şekilde yeniliyor.

Yılbaşında yaptığım ve bloga koymaya fırsat bulamadığım leziz bir patates salatasını sizinle paylaşmak istedim bugün.

Bu tarif biraz rus salatasına benziyor (siz amerikan da diyebilirsiniz ama orjinali rustur). Ben rus salatasını, mayonezle olan aşkıma rağmen biraz ağır buluyorum. Patatesli olan bu salata daha hafif ve yemesi keyifli bence. 

Psikoterapi Öykülerini Sevenler Buraya

2/15/2012
Gülseren Budayıcıoğlu'yla teyzem sayesinde tanıştım. Teyzemle her okuduğumuz kitabı birbirimizle paylaşırız, zevklerimiz çoğu konuda olduğu gibi kitaplar konusunda da benzerdir. 2-3 yıl oluyor, bir gün "Madalyonun İçi" diye bir kitap verdi bana. "Harika bir kitap oku çok seveceksin" dedi. İyi ki de demiş. Yoksa çok yüksek ihtimalle ne bu kitaptan ne de yazarın daha sonra çıkardığı diğer iki kitaptan haberdar olurdum. 

Kitabın yazarı Psikiyatr Dr.Gülseren Budayıcıoğlu, basılan üç kitabında da hastalarıyla geçirdiği terapi seanslarını anlatıyor. O kadar akıcı bir anlatımı var ki, sanki okurken o insanlar karşınızdaymış, onlar anlatıyor siz de dinliyorsunuz gibi geliyor. Anlattıklarına, yaşadıklarına inanamıyorsunuz, insan beyninin karmaşıklığına şaşırıyorsunuz, yok canım bu kadar da olmaz diyorsunuz. Filmlere taş çıkartan hikayeler var ama film değil gerçek.

Ben psikoterapi öyküleri okumayı sevdiğim için ve psikolojiye olan ilgimden dolayı çok çok sevdim bu kitapları. Son kitabı "Hayata Dön"ü daha yeni bitirdim. Önceki 2 kitabı daha çok sevdiğimi itiraf etmeliyim ama yine de keyifle okuduğumu söyleyebilirim.

14 Şubat, Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları Üzerine...

2/14/2012
Hayatımın hiç bir döneminde pahalı hediyelerde olmadı gözüm. Ben her zaman maddi değeri olmayan hediyelerle de çok ama çok mutlu olabilirim. Yeter ki karşımdaki içinden gelerek, beni mutlu etmek için almış olsun o hediyeyi. Yoksa zoraki, sırf laf işitmemek için alınmış bir pırlantadan çok daha değerlidir içten gelerek alınmış bir çiçek.

14.Şubat her ne kadar ticari bir gün olarak görülse de bence sevdiğiniz kişiyi sevindirmek, sıradanlaşan ilişkinize renk katmak için bir bahane olarak değerlendirilebilir. Küçük bir çiçek kimsenin bütçesinde büyük bir delik yaratmaz herhalde. 

Ama, benim sevgilim çiçek alırsam kafama atar, illa pahalı bişeyler bekler diyorsanız o zaman size aşağıdaki yazıyı okuyun derim :)

Bu yazı sevgili Can Dündar'ın bugün Milliyet'teki köşesinde yazdığı 14 Şubat yazısı. Bence çok anlamlı.

Ağızda Dağılan Cevizli Kurabiye

2/10/2012

Kurabiye sevmem diyenlerden misiniz? Bu kurabiyeyi yemeden karar vermeyin derim ben. Başka kurabiyelere hiç ama hiç benzemiyor. 

Bir kere çok şekerli değil içinizi baymıyor, sonra kıyır kıyır, ağzınıza attığınız gibi dağılıyor nasıl bitti anlamıyorsunuz, üstelik de yapması çok kolay. Tabii ki anlatmakla olmaz mutlaka denemelisiniz. 

Bu kadar reklamdan sonra gelelim tarifine. Aşağıdaki ölçülerde yaparsanız çok fazla çıkıyor, saymadım ama 50 tane civarında olabilir.  Ben genellikle yarım ölçü yapıyorum. Ama bolca yapıyım bir kaba doldurur gidip gelip yerim diyorsanız ben size engel olmıyım :)

Lokum Gibi Et Pişirmenin Sırrı "Mühürleme"

2/07/2012


Böyle bir yazı yazsam mı yazmasam mı çok düşündüm, belki bir çok kişinin bildiği bir şeydi de ben geç öğrendim bilmiyorum ama en azından benim gibi birileri varsa faydam olur diye yazmaya karar verdim :)

Yemek konusunda en zayıf olduğum alan et yemekleri diyebilirim. Bizim evde sebze ve tavuk yemekleri daha popüler olduğu için kırmızı et konusunda biraz geri kaldım. Aslında ızgarada pişmiş bifteğe bayılırım ama ne zaman yapsam ya çok kuru oluyordu ya da lastik gibi çiğne çiğne yutulmuyordu. Ben de sonunda pes etmiştim.

Sanırım "mühürleme" kelimesini ilk kez Master Chef programında duydum. Sonra bolca araştırma yaptım konuyla ilgili. İşin özü şuymuş öncelikle eti pişireceğiniz tavayı yüksek ateşte iyice kızdırıp etin önünü arkasını kızartıyorsunuz ki buna mühürleme deniyor bu sayede etin suyu içine hapsoluyor ve lezzetini kaybetmeyip yumuşacık içi sulu bir etiniz oluyor. Baştan anlatacak olursam;

Grip sayesinde izlediğim filmler...

2/01/2012
4 gündür grip yüzünden evde yatıyordum dolayısıyla yapılacak en iyi şey film izlemekti. Ben de öyle yaptım. Bir iki tane de daha önceden izleyip yazamadığım film vardı onları da ekledim aşağıda topluca yazıyorum. 

Bu grip denilen illet her sene güçlenerek geliyor sanırım, ilk defa grip yüzünden doktora gittim, iğne falan oldum da ancak kendime geldim. Aman dikkat edin.

Extraordinary Measures (2010)
Son dönem izlediğim filmler içinde en etkileyici olanıydı diyebilirim. Gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması da etkileyiciliğini artırıyor.

Filmin konusu, iki çocuğu da nadir görülen genetik bir kas hastalığı olan Pompe hastası bir babanın çocuklarını yaşatma çabası olarak özetlenebilir. 

Bu tarz filmleri seviyorsanız mutlaka izleyin. Sonunda da sağlıklı olduğunuza bir kez daha şükredin.



Sunshine Cleaning (2008)
"Little Miss Sunshine"ın yapımcılarından çıkmış bir film bu . Alan Arkin, Emily Blunt ve Amy Adams oynuyor. Sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatan buna rağmen sıradışı bir film. Little Miss Sunshine'ı çok sevmiştim bu filmi de o yüzden izledim. Pişman olmadım, beklediğim gibi bir filmdi. Ama herkesin seveceğini garanti edemem.

Konusuna gelirsek, Rose babasız büyüttüğü bir oğlu olan, hayatta bir türlü başarılı olamamış bir kadın. Evlere temizliğe gidip geçinmeye çalışıyor. Annesi o küçükken intihar etmiş, babası başlı başına bir olay, kızkardeşi bir işte tutunamayan kimseye eyvallahı olmayan bir kız. Rose hepsini idare etmeye çalışırken aslında hiç bir şeyi doğru düzgün yapamadığının farkında. Yaratıcı zekaya sahip oğlu gittiği devlet okulundan zeka geriliği gerekçesiyle atılır. Rose oğlunu özel okula göndermek için daha çok paraya ihtiyaç duyar ve ilginç bir işe girer: Cinayet mahalli temizleme. 
Bağımsız sinemaya ilgi duyuyor ve klişelerin dışında bir şey izlemek istiyorsanız buyrun.